Ortaokul veya lise yıllarımda tanışma fırsatı bulduğum ve sohbetini yazarlığından daha çok sevdiğim biri İdil Kefeli. Kitabını tanışmadan önce de sonra da defalarca elime almama rağmen bitirmeyi bu güne kadar hiç beceremedim. Çok iyi bir dili olduğunu düşünmüyorum. Ancak o kadar iyi bir niyetle yazılmış ki kitap, insan kötü bir tavır sergilemeye çekiniyor. Kitaptaki cümlelerin daha iyi bir Türkçe ile yazılmasını çok isterdim. Bunun beraberinde eşit görerek aynı yola çıkardığı iki karakter olan kızı ve yeğeni kitabın her sayfasında aralarında uçurumlar olan iki çocuğa dönüşüyorlar. Yazar burada gerçekleri mi yansıtıyor yoksa kızını biraz kayırıyor mu tam bilemiyorum, ancak çocuklardan birinin gerçek bir çocuk, diğerinin ise adeta bir filozof olması (ki tahmin edebileceğiniz gibi kızı adeta bir filozof) beni bu yaşımda bile huzursuz ediyor. Çocuklara felsefe sevdireyim derken çocuklara aslında sürekli yanlışı düzeltilip çoğu fikri ham, yetersiz ve yersiz görülen yeğeni (Ege) gibi olduğunu söylüyor gibi... bir çocuk olarak okusaydım muhtemelen “Atı alan Üsküdar’ı geçmiş asla Övgü gibi olamam Ege bile olamamış baksana....” deyip felsefeye küsebilirdim sanırım.